Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Yıllardır toplu ulaşım araçlarını kullanırım. Uzak mesafelerde tabi. Yakın mesafelerde mutlaka yürürüm. Yürümeyi de severim onu da belirteyim bu arada. Efendim, geçtiğimiz günlerde metroda yüksek sesle bir konuşmaya şahit oldum. Bir genç grubu kendi aralarında konuşuyorlardı. Konuşuyorlardı ama dediğim gibi yüksek sesle konuşuyorlardı. Tabi ki, ister istemez duydum. Yeni bir lokanta keşfetmişler,  harika yemekleri varmış. Lezzeti harikaymış. İyi ki gitmişler, gerçi biraz pahalıymış ama olsun, mutlaka gidilmeliymiş. Bendeniz de İstanbul’u gezdiğim ve az çok  ünlü lokantalarını da bildiğim için merakla sordum:  “Gençler af edersiniz, merak ettim doğrusu orada ne tür yemekler yapılıyor? Yemeklerin özelliği nedir? ” Gençler başladılar anlatmaya. Bakın neler dediler:

-Abi bir kuru fasulye getirdi ki ince tabakta kenarına yoğurt koymuş, üstünü nane ile süslemiş, içine de salam parçaları vardı … Derken diğeri onun sözünü bitirmeden atladı,

-Abi ya pilava ne dersin, pilav tabağını marulla çevirmişler, marulun yanına ince domates kabuğu onunda üstüne mısır taneleri serpiştirilmişti. Pilavın içine de sosis parçaları koymuşlar. Pilavda sosis ilk defa yedim. Tabak süslemesi mükemmeldi.”

Diğeri bana dönerek, “Abiciğim hele bir peynirli makarnaları var ki görmeliydiniz, üzerine döktükleri sosun içerisinde şarap aroması vardı.”

Gençler, yedikleri yemeklerden ziyade “yemeğin ne kadar süslü “ olduğundan bahsediyorlardı. En çok buna şaşırmıştım. Ayet-i kerimede : “ Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı,” buyruluyor. (maide 4) Yani temizlik sonraki mesele denmeyecek, önce temizlik gelmeli.  Yemeğin ne olduğu ya da içinde ne eti olduğu, hiç umurlarında değildi. Domuz etinin ne kadar zararlı olduğu artık tıp otoritelerince de dile getiriliyor ama sırf yeni bir lezzet için  günümüzde gençler maalesef domuz eti konusunda da hassasiyeti kaybetmek üzereler. Hâlbuki Allah uyarıyor, “domuz eti – ki bu gerçekten pistir…” (En am suresi 6.ayet)

Ama günümüzde artık önemli olan bir yemeğin süslü ve gösterişli sunulması önem kazanıyor.  Yemekte neler kullanıldığı, nasıl pişirildiği, pişirilen ortamın temizliği ya da pişirirken alkol kullanıp kullanılmadığı, önemli değildi onlar için. Yeter ki süslü olsun, süslü bir sunum yapılsın, marka bir yer olsun yeterliydi.

Peki, şimdi nereye gidiyorlardı bu gençlerimiz dersiniz? Onu da söylediler. Şimdi Etiler’de yeni bir künefe dükkânı açılmış ki harikaymış.Gece saat 03’e kadar açıkmış. Oraya da uğrayıp tatlı yedikten sonra da ünlü bir kahve (kafe) dükkânında kapucino, latte ya da espresso gibi adları olan yabancı içecekleri tüketeçeklermiş.  Sonra mı? Sonrası sorulur mu? Sonrası zaten sabah. Eee işleri yok mu? Yok, ya öğrenciler, ya da baba parası ile yaşayan miras yedi gençliğimiz bunlar. İkindiye doğru tekrar kalkılacak ve aynı rutin gezmeler yine tekrarlanacak.  Hatta gençlerden bir tanesi beni o kadar şaşırttı ki, kahve tiryakisi olduğunu ünlü bir firmanın kahve çekirdeğini almak ve o kahveyi içmek için taa Ankara’dan buraya kadar geldiğini söyledi.

Zannetmeyin ki toplumun içerisinden küçük bir olayı cımbızla çekip sizlere aktarıyorum. Hayır! Lütfen İstanbul sokaklarına bir bakar mısınız, gece veya gündüz fark etmez. Sabaha kadar lokantalarımız, kafelerimiz müşteri kaynıyor. Hatta sırada bekleyenler de var. Bir tarafta Suriyeli sığınmacılar getirdiği Arap kültürü yiyecekler, içecekler, diğer taraftan da batı tarzı yiyecek ve içecekler.  Ama süslü olsun yeter. Yeter ki bir tadalım, yeter ki farklı olsun, yeter ki markası ünlü olsun.
Ha bu arada yeni bir adet çıkmış, yemeği tam yemiyorsunuz, birazını tabağınızda bırakıyorsunuz artıyor. Sonrası mı ? Sonrası çöpe gidiyor. En iyi ihtimalle bir hayvan barınağına giderse ne mutlu, sokak kedi ve köpekleri istifade ediyor.
Peki, size ne mi kaldı? Sosyal medyada paylaştınız ya, yetmez mi? Ha bu arada hastalanırmışsınız hemen korkmayın, hemen ilaç şirketleri imdadınıza yetişir yeni ilaçlar piyasada. Siz yeter ki haz ve tat almaya devam edin.

KISACA:

Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.(Nahl Suresi 114)
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.(Bakara Suresi 168)
Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.(Müminun 51)
Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.(Bakara 172)
Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.(Maide 88)
“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse, o muhakkak helâk olmuş demektir.”(Taha suresi 81)

One thought on “Süsledikten sonra mesele yok!

  1. Kısaca Haklısınız sözü dışında söyleyecek söz bulamadım.
    Teşekkür ve Selamlarımla
    Ahmet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website