Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Fatih’de Hırka-i Şerif Camimizin de olduğu muhitte adeta eski Osmanlı kültürü, eski İstanbul yaşantısı birazcık da olsa yaşatılmaya çalışıldığı 1990’lı yıllardı. İstanbul’a devamlı olarak ikamet etmeye başlamıştım. Aylardan mübarek Ramazan ayıydı. Mahallede o yıllar herkes birbirini tanıyordu.  Hırka-i Şerif Cami ziyareti kalabalık ve dışarıdan ziyaret için gelen insanlar olduğu için her gün bir evde toplanılıyor mukabele orada okunuyordu. Böylece hem komşular birbirlerini ziyaret etmiş oluyor hem de devamlı bir evde yapılmayarak hane sahibine de yük olunmamış oluyordu. Aslında bu fikri mahallenin en yaşlı ve Osmanlı terbiyesi görmüş olan Rukiye Teyzemiz vermişti.  Mahallede herkes onu sever sayardı. Hatta ondan çekinirdi de. Çünkü Rukiye Teyze lafını esirgemez söyleyeceğini pat diye söylerdi. Konuştuğu doğru ve Hak adına olduğu için de kimse kızmazdı.

Ramazanın onuncu gününde mukabele Bakkal Ahmet abi ve eşi bizim şekerci teyze dediğimiz Emine Hanımın evinde olacaktı. Rukiye Teyze mukabele evine girerken oldukça sinirliydi. Aman Allah’ım onu hiç öyle görmemiştim. Bende günlerden cumartesi olduğu için hemen evin aşağısında Ahmet abinin yanında bakkal dükkânında oturuyorum. Mukabeleye için gelenlerin tamamı eve girince Rukiye Teyzenin gür sesi duyuldu ve mukabele dinlemek için gelen hanımlara şöyle dedi:
“ Bugün mukabele yok, herkes evine gitsin. Bugün değil artık bundan sonra mukabele yok. Gitsin herkes evinde okusun. Çıkın çıkın çabuk evi boşaltın. “
Kimse bir şey diyemedi. Ki diyemezdi de zaten o kadar sinirliydi Rukiye Teyze. Ev sahibi bir iki hık mık diyecek oldu. Neden acaba ne oldu efendim diye. Rukiye Teyze onu da susturdu.  Herkes ayakkabısını aldı, şaşırmış bir vaziyette gitmeye hazırlanıyordu. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.  Rukiye Teyze herkes dışarı çıktıktan sonra o gün mukabele okunacak evin balkanuna çıktı ve aşağıda ona bakan hanımlara ve cama çıkmış diğer hanımlara şu konuşmayı yaptı:

Hanımlar!  Ramazan Kuran ayıdır. Ramazan insanın kendini tanıması ve nefsini eğitmesi ayıdır. Ramazan başka insanlarla hem hal olma ayıdır. Ama duyuyorum ve görüyorum ki sizler mukabeleye gidiyorum diye önce kendi eşlerinize, çocuklarınıza sonra da kendinize adeta bir ay boyunca eziyet çektiriyorsunuz. Mukabeleyi bahane ederek evin çeki-düzenini ihmal ediyorsunuz. Çocuklarınız okula gidecek hazırlanması gerekirken mukabele var diye ihmal ediyorsunuz. Eşiniz ve çocuklarınız size emanettir. Onların rızası ve duası mukabeleye gelmekten daha önemlidir. Önce evinize sahip çıkın. Erken yatın, erken kalkın sonra da kalıp mukabeleye gelin. Mukabele sohbet yeri, giydiğinizi, pişirdiğinizi anlatma yeri değildir. Mutfaklarınızda iftardan kalan bulaşıklar dururken mukabeleye gelinmez. Önce dış temizlik sonra da iç temizliğinizi halledin. Bunlar olmadan size mukabele okumam bir daha “

Kısaca:

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (Tahrim Suresi: 6.ayet)
“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.  Güzel davranın. Allah güzel davrananları sever.” (Bakara 195)

“İffetini korumuş olan İmrân kızı Meryem’i de(Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik, o da Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu.”(Tahrîm, 12; Enbiyâ, 91)
“Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer(Allah’tan)korkuyorsanız,(yabancı erkeklere karşı)çekici bir edâ ile konuşmayın! Sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Mâruf üzere, uygun, ciddî ve ağır başlı bir şekilde konuşun! Evlerinizde oturun, eski câhiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın! Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin! Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”(Ahzâb, 32-33)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website