Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Yılların mozaik ustasıydı, Haşim Usta, sanatı ile ustalığı ile boy ölçüşecek olan neredeyse yoktu. Bu arada boş durmamış kendisi gibi mozaik ustası da yetiştirmişti. Sanatını ve ustalığını kıskanmadı hiçbir zaman. Yeter ki O’nun yanına gelen samimi olsun. Yeter ki sanata ve ustalığa vefasızlık yapmasın herkesi yetiştirirdi. Zaten O’da gözünün tutmadığını yetiştirmek için yanına almazdı. Öyle bir ustaydı ki şehirde hangi evin mozaik işini yapsa gidip baksanız O’nun imzasını, O’nun ustalığını görürdünüz. Tıpkı Mimar Sinan gibi O’da işin kolayına kaçmaz her bir evin mozaik işini adeta bir dantel gibi işler, farklı bir sanatkarlıkla yapardı.
Bir gün yanına yine yetiştirmek için bir çırak aldı, çırak diğerlerinden farklıydı. Çok meraklı ve çok soru soruyordu. Zaten Haşim Usta’da onun için yanına almıştı. Çok soru soran, meraklı olan bu sanatkarlığı öğrenebilirdi. Yeni çırağı ile birlikte Haşim Usta, şehrin en zenginlerinin birinin evinin mozaik işini almıştı. Almıştı almasına ama içi de rahat değildi. Çünkü adam hem zengin hem ukala hem de insanları ayıran, küçümseyen hatta ötekileştiren bir yapıya sahipti. Aslında bu evin mozaik işini yapmak istemiyordu ama araya çok tanıdıklar girmiş kıramamıştı. Açıkçası insan ayırımı yapan birinin işini yapmak pek de işine gelmiyordu.
Haşim Usta, her zamanki gibi zarif işçiliğini konuşturmak için planlarını hazırlamış, mozaikleri serpmek için harcını hazırlıyordu. Birden zengin iş adamı geldi ve üst perdeden bağırarak Haşim Ustanın çırağına ileri geri hakarete varan konuşmaya başladı. Aslında ortada hiçbir sebep yoktu. Çırak her zamanki gibi soru soruyor, bilmediğini öğrenmek istiyordu.  Haşim Usta, hiç sesini çıkarmadı O zengin adama hiçbir şey demedi. Mozaikleri karıştırdı. Salona döktü. Ertesi gün de silmesini yapacaktı. Zengin adam merak ediyordu acaba nasıl bir mozaik çıkacaktı. Öyle ya Haşim Ustanın her bir mozaiği adeta sanat eseriydi. Hep farklı desendir.

p5240150

Ertesi gün mozaik silindi ve zengin adam mozaiği görünce adeta dondu kaldı. Nasıl olur? Haşim Usta, nasıl böyle bir mozaik yapardı! Aman Allah’ım rezil olmuştu. !  Nasıl şaşırmasın ki Haşim Usta, O zengin iş adamına öyle bir ders vermişti  ki bir daha aynı hatayı yapmasın, insanlara tepeden bakmasın, insanları küçük görmesin. O’da sanatını gösterdi ve “ TÜM SALONUN ORTASINA her renkten farklı mozaikleri öbek öbek bir araya koydu. Yani bir desen şeklinde değil. Her farklı renkteki mozaik taşlarını hepsinin bir araya koymuştu. Ortaya acayip bir görüntü çıkmıştı. Bir taraf tam siyah, bir taraf beyaz, bir taraf kırmızı ve diğer renkler… Yani ortada bir desen yok tam tersi MOZAİK YIĞINI VARDI.
Haşim Usta, hiç konuşmadı, çırağa işlerinin bittiğini eşyalarının toparlayıp ayrılacaklarını söyledi. Zengin adam ne diyeceğini şaşırmıştı. Hatasını anlamıştı. Buna sebep kendisi olmuştu. O bir sanat beklerken, tam tersi bir durumla karşılaşmıştı. Allah insanları farklı farklı yaratmıştı. Dilleri farklı, karakterleri farklı… Tıpkı bir mozaik gibi… Mozaik ayrı ayrı olursa bir sanat eseri ortaya çıkardı. Yoksa tüm taşları bir araya konduğunda ortada ne sanatı olacaktı ki?

Kısaca: Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. (Hucurat Suresi 13.ayet)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website