Yazan: Fahri Sarrafoğlu/

Nasreddin Hocamızın ruhu şad olsun, Hoca’nın da içinde bulunduğu topluluktan birisi; “Hocam, adam olmanın yöntemi nedir?” deyince; Hoca Efendi, adamın nefes almasına bile fırsat vermeden;  “Canım, bunu bilmeyecek ne var, elbette kulaktır.” der.   Dinleyenlerin anlamadıklarını görünce de devam eder: “ “Aa!. . Bunu bilemeyecek ne var? Herhangi bir adam konuşurken onu can kulağı ile dinlemeli; bu arada kendi ağzından çıkanı kendi kulağı duymalıdır.”  İşte sevgili kardeşlerim neden bu hikayeyi anlattım. Eğer size söyleneni iyi dinlemezseniz anladığınız şekilde ya da işinize geldiği şekilde uydurursunuz size de faydası olmaz bu sözün.

Şimdi bakın geçenlerde başımdan buna benzer bir olay geçti. Belçika’dan gönül dostu bir kardeşim geldi bana okuduğu kitaptan bir bölüm okudu ve kısaca etrafını koru dedi. Evet, ben bunu aynen böyle anladım.  Etrafımı koruyayım. Yani ailemi, yani öğrencilerimi yani insanlara faydalı olayım diye anladım. İyi de nasıl yapacağım bunu. Etrafımda kim varsa onları korumalıyım mı?

Aradan birkaç gün geçti ve yine bir başka gönül dostu ağabeyime gittim. Belçika’dan gelen kardeşimin bana etrafını koru dediğini ama iki gündür bunu düşünmekten yoruldum, nasıl yapacağım. Bu Cuma günü akrabaları aradım. Komşulara selam verdim. Otobüse binerken şoföre selam verdim ve tüm otobüstekilere ayrı ayrı dua ettim, dedim.  Etrafımı nasıl koruyayım diye sordum. O da güldü ve tabi ince görüşlü ve zarif bir ağabeyimiz olduğu için hemen uyardı beni: “ Fahriciğim o öyle demek istemiş aslında, sen yanlış anlamışsın. O sana demek istemiş ki  “ KENDİNİ ETRAFINDAN KORU” Yani, kendini başkalarına göre düzenleme. Bana  ne derler diye hayatını karışmalarına izin verme. Sen kendin ol. Kendin gibi yaşa. Madem öyle yıllar önce okuduğum bir kitaptan bir hikaye de ben anlatayım sana o zaman ne demek istediğimi anlarsın. Bir zamanlar uzaya bir astronot göndermişler ama geri dönmesi epey gecikmiş. O da bu arada kaldığı kapsül içinde bulunan az miktarda suyu idareli kullanmış ki hayatta kalayım diye. Günde sadece bir iki yudum içmiş. Sonunda astronotu kurtarmışlar ama astronotu görenler korkmuş. Niye? Yüzü insan yüzü gibi değil acayip bir şekil almış farklı bir canlıya dönüşmüş. İşte kardeşim, bizlerde kendimizi tanımaz, kendimiz gibi yaşamaz isek etrafımızın bizi istediği gibi yönetmesine izin vermiş oluruz. Tıpkı ayçiçeği gibi, güneş neredeyse yüzünü o yana döner ya onun gibi bizde nereden iltifat alıyorsak, nereden aferin alıyorsak ona  göre kendimizi şekillendiririz. Ama Allah cc bize kendimiz olmamızı istiyor. Hür ve kendini bilen birisi olmamız istiyor. Bunun yolu da, bizim birey olduğumuzun farkında olmamız, kendimizi büyük görmeden, hiç olduğumuzun farkında olarak kısaç kendimizi İNSAN OLARAK YETİŞTİRİP hayatın akışı içerisinde manevi eğitimimize devam etmektir.
Kısaca:  Allah kuranı kerimde bizim özgür ve hür bir birey olmamızı istiyor.  Ikra ayetinde ki gibi önce kendimizi okumamızı, kendimizi tanımamızı öğütlüyor. Böyle olursak iyi bir insan oluruz.

Allah size bir temsil getiriyor: Bir tarafta bir şahsın kölesi olup hiçbir güç ve yetkisi olmayan âciz bir adam, öbür tarafta kendisine tarafımızdan bol bol rızık ve imkân nasib ettiğimiz bir zat ki o maldan gizli-açık dilediği gibi harcayıp kullanıyor. Hiç bu ikisi eşit tutulabilir mi? Bütün hamdler, övgüye vesile olan her şey, Allah’a aittir. Ne var ki onların çoğu bunu bilmezler.”(Nahl, 16/75)

“Allah (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu?” (Nahl, 16/76)

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website