Yazan: Fahri Sarrafoğlu 

Ahmet Amca konuşkan ve bir o  kadar da şakacıydı. Kendisi sabah erken çıkar, gençlerin olduğu parklara, halı sahalara özellikle gider onları saatlerce izlerdi. O’nu tanıdıkları için kendisine takılırlar, hatta birçokları gelir onunla istişare ederdi. Ahmet Amcamız her zamanki gibi yine takım elbisesini giymiş, kravatını takmış ve yaşlı olmasına rağmen baston kullanmadan dik bir şekilde yürüyerek en yakınındaki halı sahaya doğru gidiyordu. Bu arada baston kullanmadığı için öğünür bunun sebebinin her sabah düzenli spor yapmasına ve dengeli beslenmesine bağlardı.

Halı sahaya geldiğinde her zaman olduğu gibi yine gençler kendisinin etrafını çevirdiler ve soru sormaya başladılar. Ama, Ahmet amca bu sefer ayağa kalkarak gençleri durdurdu: “Yoook” dedi. “Bugün soru sorma sırası bende. Gelin bakalım etrafıma bugün ben sorayım “dedi.
Gençler gülerek geldiler ve Ahmet Amca’nın neler soracağını merak etmeye başladılar.
Ahmet Amca ilk soruyu; üniversitede okuyan Kerem’e sordu: “Söyle bakalım Kerem, senin gündeminde neler var. Bize gündeminden bahseder misin biraz “dedi. Gençler rahatlamışlardı. “Ooo “dediler, ” neler var neler..” “Yok” dedi  Ahmet Amca, önce Kerem söylesin.

career

 

Kerem, başladı gündeminde neler olduğunu anlatmaya:

-İlk önce üniversiteyi bitirmek istiyorum, sonra yurt dışında da eğitim almak ve uygun olursa orada okumak istiyorum. Sonra tabii parası çok güzel bir iş bulacağım. Askerlikten sonra evlilik,  ve derken ömrümüz el verdikçe kariyer merdivenlerini yavaş yavaş tırmanmaya başlayacağız.

Ahmet Amca’nın gülen yüzü biraz asıldı: “Gerçekten gündemin bu mu “dedi? Şaşırmış gibi bir hali vardı. Sonra diğer gençlere teker teker sordu, hepsi de sanki adeta öğretilmiş gibi aşağı yukarı hep aynı şeyi söylüyorlardı: Okul, iş, evlilik, kariyer, yükselme, daha iyi bir ev, araba vb.
Ahmet Amca, masada duran sudan bir yudum aldı ve yavaş yavaş konuşmaya başladı: “Sevgili gençler, hepinizin idealleri var, ne güzel elbette olsun. Hepinizin hayata sarılmanız ne kadar güzel. Bir hedefe yönelmişsiniz, bu da güzel . Fakat beni üzen şey. Hepinizin idealleri, gündeminiz ve gündeminizin neredeyse tamamı “Dünyalık”. Yani dünyada bir yere varabilmek. Hiçbiriniz demedi ki,  ben kendimi manevi olarak da geliştirmek, tekamül ettirmek istiyorum.  Tin suresinde Allah C.C dediği gibi “..Biz sizi ahsen-i takvim üzere yarattık. “ demesindeki sırrı yakalamak, anlamak ve yaşamak istiyorum, demediniz. İşte bu beni üzdü.  Bu dediklerinizin hepsi olabilir, hepsine ulaşabilirsiniz ama ya ulaşınca, sanıyor musunuz ki bitiyor tüm istekler. Hayır, hep hazlar ve istekler devam edecek. Çünkü egonuz, nefsiniz hep farklı olan isteklerini size fısıldar ve sizi sonu gelmeyen arzuların peşine koşturur.  …”
Fazla uzatmadı, Ahmet Amca, gençler anlamışlardı. Zaten o da fazla uzun uzun konuşmak istemiyor onların düşünmelerini sağlamak istiyordu. Toparlandı ve deniz kenarındaki yürüyüşünü tamamlamak üzere gençlerin yanından ayrıldı.

Kısaca: Çünkü (akıllarını kullansalardı bilirlerdi ki) bu dünya hayatı geçici bir zevk ve eğlenceden başka bir şey değildir; oysa sonraki hayat, tek (gerçek) hayattır: keşke bunu bilselerdi! (Ankebut 64.ayet)
Allah insanları  boşuna ve amaçsız yaratmamıştır. Sorumluluğunun tabii sonucu olarak onu yeryüzünün “halife”si yapmıştır. O zaman bize düşen bu sorumluluğumuzun gereğini yapmaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website