Yıllar önce Ankara’ya okumaya giderken babamın bana ve abime söylediği bir söz vardı, bize bir ömür boyu yol haritası olan sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum : “Çocuklar ben Aksaray Ulukışla köyünde doğdum. Çocukluğum o köyde geçti.  Yaşım 12 gibi galiba köyde yaşarken anam bir gün akşam vakti beni dışarıya ahırdan tezek almaya yolladı. Gece vakti zaten elektrik yok, gaz lambası var elimde lamba ile ahıra girdim bir iki tane tezek alıp çıkacağım. Ama ahıra girdim baktım ki kocaman böyle kanatları olan bir yaratık gördüm, ahırın damından böyle aşağı sarkıyor ve sallanıyordu. Bağırarak anaaa cin var cin diye tekrar eve koştum. Ben böyle bağırarak koşunca babam da (benim büyükbabam Hacı Hamza) o da telaşlandı kış günü olmasına rağmen yalın ayak noluya len diyerek ahıra daldı. Sonra geri dönünce hem gülüyor hem de ülen kirmandan mı korktun sen. Anan kirmanı ahırın damına asmış. Sende onu zaar bişey benzettin cin ne arar len diye gülüyordu.
Evet, ben onu kirmanı yani yün eğirilen bir ahşap aletti onu kafamda artık onu gaz lambasının verdiği gölge ile bişeylere benzettim. Çocukluğumuzda da bizi cinli hikâyelerle büyüttükleri için kafamda artık ne kurduysam geçmiş zaman eyvah diyerek korkmuştum.   Yani demem o ki fari efendi (babam bana fari efendi diye hitap ederdi fahri efendi demek isterdi )  Sende Aksaray’dan dışarı çıkıyorsun. Önce kendi gölgenden korkma. Çık dışarı deniz gör, büyük yerler gör ve bizim gibi kirmandan yani kendi ürettiğimizden korkudan korkma. Sana doğruyu söyleyen sana ayna olan insanlar var onları bul onların sözlerini önce dinle onlar sana ayna olurlar. Orada kendini görürsün, zaafların varsa onlar sana güzelce izah ederler. Her bilgiye açık ol ama kendi aklı süzgecinden de geçir. “

Evet, Yüzakının değerli okuyucuları, günümüzde gençlerimizi kendisine ayna tutacak kişilerle buluşturmalıyız. Aslında sadece gençler değil hepimizin aslında buna ihtiyacı var.  Nasıl evden çıkmadan aynaya bakıyorsak manevi olarak da her birimizin aynaya bakmaya ihtiyacı var. Bunun yolu da güzel insanlarla birada olmak ve onları sakince, can kulağı ile dinlemek. Birisi bizi uyarıyorsa nefsinden dolayı değil bizim iyiliğimiz için uyarıyor ya da tavsiyelerde bulunuyor. Yıllar önce duyduğum bir söz beni çok şaşırmıştı. Değerli bir büyüğümüz bir başka abimize nasihatta bulunuyordu giydiği kıyafet ve ağdalı sözleri ile ilgili. O abimiz de o abimize karşı şu ağır cümleyi kullanmıştı : “ooo hocam ya senin yoğurt yediğin kadar benim yoğurdu üstüme dökmüşlüğüm var.” Yani benim nasihate ihtiyacım yok, gibi bir ağır laf etmişti. Allah muhafaza değerli dostlar, her an hepimizin nasihat ve güzel tavsiyelere ihtiyacımız var.  İnşallah Rabbimiz başta bu satırların yazarı kardeşiniz olmak üzere hepimiz dinleyenlerden oluruz ve bize nasihat verecek, tecrübelerini aktaracak kişileri inşallah karşımıza çıkar. (Amin)

Bir şairin dediği gibi:

Yüzümüzdeki lekeler için aynaya baktık,
Ama kalbimizdeki lekelere hiç bakmadık.

Mânevî kalbin aynaları, Kur’an-ı Kerim, Resulullah (Sallalahu aleyhi ve sellem)’in Hadisleri ve Ehlullahın (Allah Dostları) öğütleridir.

Resulullah (Sallalahu aleyhi ve sellem) “Mümin, müminin aynasıdır” buyuruyor.
Kısaca:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının; özü sözü doğru, samimi ve dürüst insanlarla beraber olun!” (Tevbe 119)

Kur’an okununca dinleyin ve susun da rahmete erin. (Araf suresi 124)

Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne fena arkadaşı vardır! (nisa 38)

 

 

Not: Değerli dostlar, bana sık sık nasihat eden, tecrübelerin paylaşan değerli büyüğümüz Merhum Ahmet Ziylan abimizi de vefatının sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website