Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Eskilerin bir sözü vardır, asıl azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandı. İnsanın çocukluğunda öğrendiği bir cümle, bilinçaltında kalan güzel bir söz hayatın akışında karşısına çıkar. İşte geçtiğimiz hafta yaşadığımız bir olay da bunu aynen yaşayıp gördüm.  Almanya Duesseldorf’a gidecek olan uçağımız Uçak İstanbul Atatürk Havaalanından kalktıktan çok kısa bir süre sonra rotasına doğru hafif hafif dönerken yan koltukta yaşlı annesi ve babası ile oturan 28-30 yaşlarında bir genç kardeşimizin yüzünün kızardığını gördüm. Yerinde duramıyor, rahatsız olduğu her halinden belli oluyordu. Bende rahatsız olduğunu düşünerek cebimde bulunan kolonyadan ikram etmek isterken ufak hafif bir sarsıntı geçirdi.
Bize göre normal olan bu sarsıntı o kardeşimiz için çok büyüktü ve aşırı tepki verdi. Uçağın bu gibi durumlarından çok korktuğu belli idi. Gerçi bende korkarım ama nedense bu sefer kardeşimizin elinden tutarak bende kendime tedavi yapmış oldum.

O kardeşimiz birden : “ Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali Ya Hamza “  diye birkaç defa bağırmaya başladı. Hemen elini tuttum sakinleşmesi için onunla konuştum.  Çocukluğundan beri Almanya’da yaşadığını anlattı. Çocukluğunun kısa bir bölümü Tokat’ın bir köyünde geçmiş.  İlerleyen yıllarda ise Almanya’da yaşadığı için dini eğitim noktasında eksiklikleri olduğunu belirtti. Fakat küçükken dedesinin onun elinden tutarak bazı bilgi verdiğini ama aklında kalanın ise Hazreti Muhammed S.av, Hazreti Ali R.a ile Hazreti Hamza R.a oluğunu onun için ne zaman zorda kalsa aklına dua olarak bu sözü hatırlayarak söylediğini dile getirdi.  Benimle konuştuğu için yüzü ve gözleri gülüyordu biraz rahatlamıştı.  Uçak Avusturya semaları üzerindeyken tekrar kısa bir türbülansa daha girdi bu sefer eli elimde tuttuğum için korkusunu ve titremesini daha iyi anlayabiliyordum. Uçak ciddi şekilde sallanmaya başladı ve yine Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali Ya Hamza diyerek daha yüksek sesle bağırdı. Bu sefer daha çok korkmuştu.

Kabin görevlileri geldi sakinleştirmeye çalıştılar, uçağın düşmeyeceğini bunun normal olduğunu belirttiler. Yanında olduğum için sık sık bana bakıyor hostesin dediklerini doğrulamamı istiyordu: “Gerçekten düşmeyecek değil mi hocam !  Kötü bir şey yok değil mi hocam!  Konuştukça rahatladı. Uçak Duesseldorf’a inene kadar konuştuk.  Bu arada eğitimde dağıtılmak üzere yanımda Erkam Yayınlarından hediye edilen küçük el kitapçıkları vardı. Kendisine onlardan hediye ettim.  Bagajlarımızı beklerken de yine konuşmaya devam ettik. İkimizde aslında birbirimize destek olmuştuk.

Kısaca: Çocuklarımız bize emanettir. Onları küçükken dini ve manevi konularında küçükken bilgilendirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Küçükken attığınız küçük bir tohum ömür boyunca size ışık tutuyor.

Tahrim Suresi 6.ayet: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
Lokman Suresi: 13.Ayet: “Lokman, oğluna öğüt vererek: “Ey oğulcuğum! Allah’a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür” demişti.”

“Çocuklarınızı şu üç haslet üzere yetiştirin; Hz. Peygamber (sav)’isevmek, onun ev halkını, dost ve yakın arkadaşlarını sevmek ve Kur’an okumak…” (Münavi, Feyzü’l-Kadir, 1/225.)

Hz. Enes anlatıyor:

“Bana Peygamberimizin ilk tavsiyesi şu oldu: Sana sır olarak verdiğim şeyleri kimseye açıklama. Güvenilir bir kişi ol! Bundan dolayı annem ve hanımları benden Peygamberimize ait gizli konuları sorduklarında kesinlikle bir şey söylemezdim. Peygamberimizin bana diğer tavsiyeleri şöyle idi: Oğulcuğum abdestini tam ve güzelce al ki, ömrün uzun olsun. Koruyucu melekler de seni sevsin ve korusun.”

 

Kaynak: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/143931

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website