Yazan: Fahri SARRAFOĞLU

Bir cümle, bir söz insanı irşat eder, insanın kendisine gelmesini sağlar. Bu satırların yazarının çocukluğumun geçtiği  Aksaray’da etrafımızda büyüklerimizden sadece nasihat ya da bol bol öğüt almazdık. Bizzat olayların içinde olur, onların yanında bizde yaşayarak eğitim alırdık. Görmüş, geçirmiş, tecrübe sahibi büyüklerimizin yanında bulunmak bir okul gibiydi.  İşte şimdi sizlere anlatacağım olay da bendenizin şahsiyet gelişimine olumlu etki yapmış önemli bir vakaydı.

1979 yılını hiç unutmam. Çünkü Dünya Çocuk Yılıydı. Bendeniz o yıl  13 yaşındaydım. Babamın yakın arkadaşları arasında, elinden her iş gelen, yardım sever bir ağabeyimiz vardı. Aksaray’da çok bilinen Orhan Ağaçlı Turistik tesislerinde çalışır, oranın erzak ihtiyaçlarını tedarik ederdi. Aynı zamanda uzaktan akrabamız da olurdu. Efendim, bu ağabeyimiz bir gün, zaafına yenik düşüp, Allah’ın haram dediği içkiyi içiyor ve içtiği içkinin tesiri ile etrafına, birçok vaatlerde bulunuyordu. Kimine araba alma sözü veriyor. Kimine yemek ısmarlıyor. Kimine takım elbise alıyordu. Yani bol keseden atıyor da atıyordu. Hatta bana hiç unutmam, velesbit yani bisiklet alma sözü bile vermişti.

Evet, derler ya içki şişe de durduğu gibi durmaz, durdurmaz da. Ertesi sabah, bu ağabeyimiz babamın dükkânına geldi. Hatta gelirken Rahmetli Bahattin Amcanın fırınından sıcak ekmek almış, içine de tulum peyniri koydurmuştu. Gelirken çay ocağından çayları da almış tepsi ile de kendisi getiriyordu. Bende o sırada dükkândaydım. Tabi babamın diğer arkadaşları da orada ve onun gelmesini bekliyorlardı. Öyle ya akşam birçok söz vermişti. Vaatlerde bulunmuştu. Fakat bu ağabeyimiz akşam ki hadiseyi unutmuştu. Akşam kime ne söz vermiş hatırlamıyordu bile.  Elinde ekmekler yüzü gülerek geliyordu: “ Hadi be yine sizi ben doyuruyorum. Gelin de karnınız doysun. Hadi sıcak ekmek, tereyağı, peynir var. Hadi yine iyisiniz diyordu…”

Babam da dâhil,  babamın  arkadaşları yüzlerini ekşiterek:
“ Akşam bize vaat etmedik şey bırakmadın. Hani vaatlerin. Hani o kadar verdiğin sözün karşılığı bu mu? Peynir, ekmek, çay mı?  ”  Bugün hayatta olmayan  O ağabeyimiz ise yine gülerek:
“ Amannnnn ya sarhoşun mektubu okunmaz. Len işte anlayın sarhoştuk, akıl mı vardı ki. Okumayın mektubumu yırtın gitsin.  Hadi gelin sofraya. Sarhoşun mektubunu ulak bile kabul etmez. Padişaha bile gitse hükümsüzdür…” dedi.

Evet, sıcak ekmek kokusuna, sıcak çayın kokusu da karışınca ne küslük kaldı. Ne kırgınlık. Öyle ya sarhoşun mektubu okunmaz. Babam ve arkadaşları olayı unutmuştu bile. Başladılar kahvaltı yapmaya.

O sırada bende kapıyı sulamak, süpürmek için dışarı çıktım.  Bu işe açıkçası pek anlam veremedim. İçki haram, zararlı, insanı ne hale getiriyor. Arkadaşlarının, eşinin, dostunun yanında ne hale getiriyor diye düşünüyordum. Sonra sarhoşun mektubu okunmaz de geç, bu kadar kolay mıydı? Ben kapıyı süpürürken tam o sırada Aksaray’ın meşhur Ziya Hoca diye saygı duyduğum (Ziya Güvenç)  geliyordu.  Hal ehli bir zat idi. Yani insanın yüzüne bakıp halini keşfeden, ehli tasavvuf bir hocaydı. Dükkanımızın kapısına kadar geldi:
Evlat, biz Rabbimize söz verdiğimizde sarhoş muyduk? Söz vermiştik Rabbimize,  hatırlıyor musun? Araf Suresi 172.ayette ne diyor Allah: “Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.”  Bak evladım, sarhoş olan sabah uyanıyor, aklı başına gelir. Aklı başında olarak işine, gücüne bakar. İbadetini yapar.  Ama bizler şu an sarhoş olmadığımız halde, güya aklımız başımızda olduğu halde bırakın Allah’a verdiğimiz sözü tutmayı. Kullara verdiğimiz sözü tutmuyoruz. Söz senet deyip, sözümüzde durmuyoruz. Senet imzalıyoruz, gününde ödemiyoruz. Borcumuzu gününde ödemiyoruz. Sözümüzden nasıl döneriz diye fetva arıyoruz. Hatta zekatı nasıl az veririz diye bana gelip hesap yaptıranlar bile var. Eee sende kafana takmışsın ki sarhoşun mektubu okunur mu ne demek? Git içeriye o ağabeyinin elini öp. Sana böyle bir hikmeti ve ayeti hatırlattığı için kendisine teşekkür et. Rabbim bizi, sarhoşken değil ayıkken verdiğimiz sözlerinde duranlardan eyle diye de günlük duana ilave yap.”

Kısaca: Verilen sözde durmamak ve tutmadığımız bu söz yüzünden birilerini üzmüş isek, bu o kişiye yapılmış bir zulümdür. Allah da zülüm yapanları sevmez.  Günümüzde insanlarımız daha bilgili, eğitim seviyesi giderek artıyor. Buna rağmen sözünde durma oranı ise giderek düşüyor. Çocuklarımıza, çevremize yapabileceğimiz sözler verelim.

Allah, [sözleşmeleri bozmaktan] sakınanları sever. (Tevbe Suresi 7.ayet)

Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Allah katında en nefret edilen şey, yapmayacağınız şeyi söylemenizdir. (Saf Suresi: 2 ve 3.ayet)

“O müminler, güvenilir ve verdikleri sözü yerine getirirler.” (40/Müminun suresi, 8)

“Ey iman edenler! Verdiğiniz sözleri yerine getirin.” (5/Maide suresi, 1)
“Verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” ( İsra 34)

“Allah’ı şahit tutarak yemin ettikten sonra yeminlerinizi bozmayın; Allah’ı kendinize şahit gösterdiğiniz halde yemininizi nasıl bozarsınız!” (Nahl 91-92)

2 thoughts on “Sarhoşun Mektubu Okunmaz!

  1. Öğretici,istfade edilen diğer hikayeler gibi güzel bir hikaye.Beğen memek elde değil.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website