Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Hepimiz onu hatırlarız. Kimi mi? Şeyh Edebali Hazretlerini elbette. Onun Osman Gazi hazretlerine dönük nasihatleri yıllar geçtikçe eskimeden hala kulaklarımızdadır. Peki, Şeyh Edebali çıksa gelse de İstanbul Fatih Cami’nde bir konuşma yapsa ne derdi acaba? Günümüzde yaşasaydı diye düşündük  onu hayal ettik ve işte günümüze dönük kısa tavsiyeleri:

 NE DEMİŞTİ ?

“Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Âcizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adâlet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…”

ŞİMDİ DE NE DEMİŞ OLABİLİR?
Ey insanlar!  Bu yüzyılda rahat etmek istiyor musunuz? Dünya ve ahirette de huzurlu mutlu yaşamak istiyor musunuz? O zaman kimseyi bu zamanda artık eleştirmeyin. Başkalarını eleştirmekten vazgeçin, önce kendinizi eleştirin, kendinizi düzeltin yeter !

NE DEMİŞTİ?

“Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…”

ŞİMDİ NE DİYOR OLABİLİR?

Ey bugünün dünya insanları hele hele Türk vatandaşları! Bırakın birbirinizle uğraşmayı vardiya da olun yeter. Yani çalışın, gayret edin, işinizi en güzel şekilde yapın. Ha birde şu sosyal medya ile fazla uğraşmayın. O sizi tembelliğe götürüp uyuşturuyor. Biliyorsunuz uyuşturucu haram ama sadece içki değil sizi uyuşturan her şey neyse o da haram!

NE DEDİ?

“Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı… Allah Teâlâ yardımcın olsun. Beyliğini mübârek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve duâlarla bize vaad edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.”

BAKIN ŞİMDİ DE ŞÖYLE DİYOR

Ey insanlar! Ego denilen o bilinçaltı size çok şey yaptırıyor. Adeta burnunuza takılmış bir halka gibi sizi istediği yere götürüyor. Bunu söküp atmanız kolay değil onun için önce kendinizi tanıyın. Önce kendinizi bilin. Ne demişti Allahın resulü kendini bilen Rabbini bilir. Sizde egonuzu tanıyın. Tanımak için de düşünün. Unutmayın ki Kuran’da 822 kere Allah düşünün diyor!

 NE DEDİ?
“Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlasın… Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgârlarında savrulur gidersin! Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın!. Sabır çok önemlidir. Bir bey, sabretmesini bilmelidir. vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfânı içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.”

ŞİMDİ DE DİYOR Kİ!
Ey aklını kullanan insanlar. Niye tepkisel oluyorsunuz ki? Önce akıl süzgecinden geçirin. Unutmayın her olaya tepkisel yaklaşmanız sizin vakarınızı, değerinizi, itibarınızı zedeler. Sakinlikle düşünüp yeri ve zamanı gelince cevap verirsiniz. Günümüzde artık anında tepki vermek moda olmuş. Ama unutma her tepki boşa giden ok gibidir hedefine ulaşmaz. Size eziyeti ve külfeti kalır.

YILLAR ÖNCE DEMİŞTİ Kİ

“Oğul! İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezânında ölürler. Dün ya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethe dilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazîlet ve adâletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dün yada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin, deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve îtibârın zedelenir…”

 VE SON OLARAK DİYOR Kİ!
Ey insanlar! popüler olmayı bırakın! Popüler olmak demek trübüne oynamak demektir. Sadece alkış için, aferin için yaşamak demektir. Siz hakkın rızasını gözeterek yaşayın. Unutmayın Kuran’da ne diyor Rabbimiz, Allah’ın rızası her şeyden üstündür. Sizde günümüzde artık başkalarının beğenisini ya da alkışını değil hakkın ve hakkın kulunun gönlüne girmeye bakın
!

Şeyh Edebali Kimdir ?

Şeyh Edebali, 1206 yılında doğmuş İslam ilahiyatçısı, din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocasıdır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş zamanlarını yaşamış olan Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu ve fikir babası olarak kabul edilmektedir.

Tefsir, hadis ve İslam hukuku konularında uzmanlaşan Edebali, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi dönemin büyükleri ile aynı zamanda yaşamıştır ve onlarla pek çok kez sohbet etme şansı bulmuştur. Bilecik’te bir dergah yaptırmış olan Şeyh Edebali, öğrenci yetiştirmekle ve halkı aydınlatmakla uğraşırdı.

Şeyh Edebali, 1326 yılında 120 yaşlarındayken Bilecik’te vefat etmiş ve dergahının zikir odasına gömülmüştür. 1206 senesinde Merv şehrinde doğan Şeyh Edebali, Selçukluların Şeyhül İslamı Şeyh Sadrettin Konevi ile Mevlana’nın çağdaşı kabul edilir. İlk tahsilinin Karaman’da yapan Edebali, burada Hanefi hukukçusu olan Necmeddin ez Zahidi’den ders almıştır. Sonra Şam’a gitmiş ve Sadrettin Süleyman Ebül iz ile Cemalettin el Hasiri gibi önemli alimlerden ders almıştır. Buradan dönünce kendini tasavvufa vermiştir. Eskişehir yakınlarındaki İtburnu köyünde zaviye kurup, halkı irşada başlamıştır. Zaviyenin boş kalmadığı, burada Edebali tarafından fukaraların ihtiyaçlarını gidermek için çalıştığı ve burada koyun sürüsü bulundurduğu söylenmektedir.

Osman Gazi’de sıkça zaviyeyi ziyarete gelir, misafir olurmuş. Burada misafir olduğu bir gece rüya görmüş. Rüyasında; “Şeyh Edebali’nin kendi koynundan çıkan ay, kendisinin koynuna girmiş ve göğsünde ağaç çıkmış. Bu ağaç öyle büyümüş ki, dallarıyla gökleri ve kökleriyle dünyayı sarmış. Dağlara ve sulara ağaç gölgesini vermiş.”

Rüyasını Edebali’ye yorumlatmış olan Osman Gazi; “Osman Hak Teala hem sana, hem de soyuna hükümranlık verdi, bu mübarek olsun, kızım olan Malhun Hatun ise senin helalin olsun” yorumunu almıştır. Bunun üzerine Malhun Hatun ile evlenmiştir.

Şeyh Edebali Ahi teşkilatının reisidir. Kendisinden sonra şeyhliğin kime geçmiş olduğu bilinmemektedir. Fakat sonradan 1. Murat’a geçtiği bilinir. Osmanlıların Bilecik’i fethetmesiyle birlikte, Edebali zaviyesini bu bölgeye taşımış ve hizmetlerini burada sürdürmüştür. Uzun bir yaşamı olan Edebali 1326 yılında Bilecik’te ölmüştür. Burada zaviyesinin mescit olarak kullanılmakta olan odasına defnedilmiştir. Şeyh Edebali aynı zamanda ilk Osmanlı kadısı ve müftüsü olarak bilinir. Şehy Edebali Türbesine kendisi dışında eşi, kızı, o dönemin büyüklerinden olan Şeyh Muhlis Baba, Molla Hattab-ı Karahisar ve adları bilinmeyen başka yakınları defnedilmiştir

4 thoughts on “ŞEYH EDEBALİ GÜNÜMÜZDE YAŞASAYDI EĞER!

  1. Teşşekkürler Fahri hocam… Yüreğine sağlık… Birazcık da bizim bilim abiye destek verirseniz size daha çok seveceğiz… “Bilim yoksa sen de yoksun” diyor bilim-teknoloji üretenler… Filistin’de, Mynmar’da, Doğu Türkistan’da ve bir de PYD ‘ye destek veren ayı… Saygıyla.

  2. Yazan kalemine yorumda bulunmaya çalışan yüreğine sağlık Fahri abim
    Abim bunu kanal 7 deki (faydalı yayınlar) Cevat akşit hocamızın proğramı gibi sabah 06.da (herkesin (uykudan) izleme imkanı değil de gün ortalarında (hemide her tv kanallarında) (ZORUNLU YAYIN) Kamu spotu gibi yayınlanmasını mecburi kılacak her BEN TÜRKÜM ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM diyen halkımıza da izleyebilme imkanı sağlayacak dünyaya niçin gelmiş olduğumuzu izah etmeye çalışacağız ki kıssadan hisse alalım

  3. Gönlünüze, ömrünüze ve çalışmalarınıza bereketler dilerim değerli hocam, muhabbetle yol alınız. Ayağınıza taş değmesin inşallah.

  4. ŞEYH EDEBALİ HAKKINDA ULAŞILAN SON BİLGİLER.
    Şeyh Edebali Hazretleri gençlik yıllarını, Selçuklu Devletinin Karaman Eyaletine bağlı Kayseri sancağında geçirmiş bulunup oğlu, Bursa bölgesinde Şeyh Mahmut olarak tanınan “MAHMUT GAZİ,” dir. Kendileri mevcut kayıtlara göre, Kayseri’ deki Hisarcık suyunu vakıf evladı olarak tasarruf etmiştir. Oğlu Ahmet Paşadır.
    Bu Ahmet Paşa, aynı zamanda gözlerine mil çekilmiş, İvaz paşa olarak bilinen kişidir. Bunun oğlu da Mevlit Nazımı Süleyman ÇELEBİ dir. Kayseri de devam etmiş soyları da, 1550’ li yıllarda yine Kayseri de vakıf kurup Kadılık yapmış bulunan Kadı Mahmud Bedrettin Efendidir.
    Şeyh Edebali’nin babası olarak kayıtlarda ifade edilmekte olan, ancak tarihi şahsiyeti bilinemeyen İbrahim ismi ise, aynı dönemde yaşamış Vezir Sadettin Köpek tarafından 1237 yılında Ankara Saman pazarında hukuksuz bir şekilde recm ettirilen Vezir Taceddin İbrahim’dir. ( Bu zat, Alaattin Keykubat dönemi Pervanelerinden (Vezir) olup, aynı zamanda Ankara eyaletinin yönetimini de üstlenmiş yani, “ikta” sahibi bulunan kişidir.)
    Kendileri Abdülkadir Geylani Hazretlerinin Abdülaziz kolundan devam eden üçüncü kuşak torun. Yani seyyiddir. Dolayısıyla dördüncü kuşak da Şeyh Edabali olarak karşımıza çıkmaktadır.
    ( Kaynak ; “DÜN GİBİ ” Edebali’nin Kayseri deki izleri 2016. Laçin Yayınları Hayrullah Adnan ŞİŞLİOĞLU)

Mustafa Ercan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website