Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Hayriye Hanım İstanbul’un Fatih semtinde yaşayan tatlı, şakacı ve sözünü esirgemeyen bir hanımdı. Hani derler ya Osmanlı Kadını; işte aynı onun gibi bir kadındı.  Efendim, geçenlerde Hayriye Hanım torununu almış Sultan Ahmet Camii’ne götürmüş. Orada bulunan Alman çeşmesini, dikilitaşları, türbeleri ziyaret etmek istiyormuş.  Tramvaya binmişler ve Sultan Ahmet durağında indikten sonra ecdadın bize bıraktığı tarihi eserleri sırayla gezmeye başlamışlar.

Hayriye Hanım bu, durur mu? Bir gariplik gördü mü hemen gider, bakar araştırır, sözünü de söyler. İşte yine gözlerini dikmiş, dikkatle bir yere bakıyordu.  12 yaşındaki torununa demiş ki : “Evladım şu Alman Çeşmesinin etrafında bulunan insanlar ne yapıyor öyle?  Ellerinde bir çubuk, tepeye kaldırmışlar, gelin kına sinisi taşır gibi o ne öyle?  Aaa! şuna bak herkesin elinde bir çubuk, adeta tütsü yapar gibi sağa-sola gezdiriyorlar. Bismillah bu insanlar ecnebi mi acaba? ”

Torunu Hasan gülmüş: “Yok babaanne onlar fotoğraf çekiyorlar.”

“A be kuzum nasıl çekiyorlar ki elleri havada, alektrik telinde dizilen kumru kuşları gibi kafalarını da birbirine yapıştırmışlar. Adeta birbirinden geçmişler böyle fotoğraf mı olur? “

Hasan katıla katıla gülmeye başlamış. Şimdi moda olan selfi denilen ya da yeni takılan adla öz çekim denilen fotoğraf çekmeyi nasıl anlatsın ki babaannesine.  Ama yine de denemiş şansını, anlatmak için.

– Babaanneciğim, o çubuklara “selfi çubuğu” diyorlar. İnsanlar başkasından kendi fotoğraflarını çekmek istemek yerine, bu çubuklar sayesinde kendi cep telefonlarından başkasından yardım istemeden kendi fotoğraflarını çekiyorlar. Onun için kimse kimseye gel fotoğrafımı çek demiyor.

Hayriye hanım kaşlarını çatarak, biraz da şaşkın, sormuş: “Ayol korkuyorlar mı? Oradan geçen bir Müslümana deseler ki kardeş şurada fotoğrafımızı çeker misin diye, çalarlar diye mi korkuyorlar. Aaa! böyle ne böyle şuna bak gocaman gocaman insanlar mektep çocukları gibi, ellerindeki değnekle oynuyorlar .”

1

Hayriye Hanım aslında gidip o insanlara bir şeyler söyleyecekti ama torunu engelledi. Yürü babaanne ne karışıyoruz, ki. Hem ne diyeceksin ki verin ben çekerim mi diyeceksin?

– “Ayol böyle olur mu ? Yardımlaşma denen bir şey var. İnsanlık denen bir şey var. Ne olur ki birinden bir şey istemek ayıp mı ? Hem dostluğa, arkadaşlığa vesile olur. Bak burada ecnebiler var, yabancılar da gelmiş onlara da rica edersin, kardeş benim fotoğrafımı çeker misin diye hem tanış çıkarsın, selam verirsin. Ayol ne biliyim bu sayede insan insana iki laf eder yahu. Bu ne böyle herkesin elinde çubuk kaldırmışlar bayrak direği gibi fotoğraf çekiyorlar. Üstelik ne estetik var, ne zarafet var. Ahh ahh bizim zamanımızda böyle miydi ya. Komşu komşudan ödünç elek alır. Komşu komşudan kahve değirmeni ister. Çamaşırını asar, bir yere gider çiçeğini sular, evine barkına bakardı. Şimdi sokaktan geçen bir insana gel kardeşim şuradan şu fotoğrafımı bir dakikacık çek diyemiyorlar. Niye yüz göz olmamak içinmiş, niye kimseyi rahatsız etmemeliymiş,  hadi canım sende. İki laf edemeyeceksen, bir insan yüzü görüp de sohbet edemeyeceksen niye çıkarlar ki o zaman sokağa ?” Hayriye Hanım söylenme devem ederek: “”Aman şaştım kaldım. Her şeyin de bir teknolojiği çıkmış. İnsan konuşmasın, görüşmesin, ibibik kuşu gibi otursun o zaman kendi başına.”

Evet, Hayriye Hanım söylene söylene torunun elinden tuttu ve Sultan Ahmet Cami’ne doğru gitti. Ne dersiniz Hayriye Hanım biraz haklı değil mi?

Kısaca : “İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çetindir ” (Maide süresi 2)

“Bütün mü’minler kardeştir” (Hucurat Suresi / 10)

Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.  (Ali İmran suresi / 92)

İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır. (Ali İmran suresi /104)

“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz” (Hadis-i Şerifi)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website