Yazan: Fahri Sarrafoğlu

En şanslı insan kimdir derseniz eğer, çocukluğunu ve gençliğini tecrübeli ve bilgili insanların yanında geçiren kimsedir, derim. Çocukluğum işte böyle insanların yanında geçti. Saatçi Osman Amca tasavvuf erbabı bir amcamızdı. Görünüşte saat tamirciliği yapardı ama aslında insanın gönül saatinin çalışması için uğraşan bir mutasavvıftı. Dükkânına bir gün bir köylü gelir. Elinde bir masa saati vardı bozuk olduğu için tamire getirmişti. Ramazan ayı yaklaşıyor eski masa saatini yaptıracak ve sahura kalkacaktı. Söz dönüp dolaşıp fakirliğe geldi. Köylü amcamız sahip olduğu tarlasının kıraç olduğundan yani sulanmadığı için bereketinin az olduğundan bahsederek şunları söyledi: “ Ustam, tarlamızı zaten iki yılda bir ekiyoruz, fakirlik diz boyu. Rabbim de bize böyle nasip etmiş ne yapalım. Biz de tevekkül ediyoruz. Şikâyet etmemeye çalışıyoruz”.

Saatçi Osman Amca, birden tamir ettiği saatten gözünü ayırarak ayağa kalktı ve adama bakarak şunları söyledi: “ Be adam hem hazinenin üzerinde oturuyorsun. Hem de bire yedi bire on verecek tarlanı ekmiyorsun. Bir de Allah’a tevekkül ediyorum, diyorsun. Tevekkül bu değil. Git çalış Allah’ın sana verdiği hazineyi çıkart. Kulluk Hakkın var. Allah’ın kul olduğun için sana verdiği haklar var git onu kullansana .”

Adam şaşırdı ama saatçi Osman Amcayı tanıdığı için sustu. Saygı ve edeple peki efendim. O hazineyi çıkartacağım dedi ve çıktı gitti.

Ben yanındaydım, şaşırdım. İki kelimeye takılmıştım: “Kulluk Hakkı”. Ne demek kulluk hakkını kullansana? Osman Amcaya önce bu sözün hikmetini sordum ve gülerek sakin sakin anlatmaya başladı.
“Bak evladım sen devlet memurusun diyelim. Devlet sana ne veriyor çocuk parası veriyor. Yakacak parası veriyor. Hastalandığın zaman ilacını veriyor. Evi olmayana lojman veriyor. Yani devlet memuru olduğun için birçok sosyal hakkın var. Sosyal devletin gereği budur zaten. Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı isen vatandaş olduğun için bazı hakların var senin. Ama sen bu haklarını bilmezsen, bilmediğin için de kullanamazsın. Kullanamayınca da kendini değil başkasını suçlarsın. İşte kul olmanın getirdiği bazı haklar vardır evladım. Allah aklını kullanan her kula vermiştir bu hakkı.

En büyük sosyal devlet Allahtır. Hepimize çaba sarf etmeksizin, seçilmişlik ve öncelik olmadan Evren’in sahibinin verdiği bir haktır. Allah diyor ki Rum Suresi 47.ayette “Müminlere yardım etmek, onları desteklemek bizim üzerimizdeki bir haktır.” Kul olarak biz doğuştan bunu kazanırız. Farkına varıp kullandıkça ve bu hakları vereni takdis yani tesbih ve şükür ettikçe ilave olarak Ranbimiz bize ikramiyeler de veriyor. Tıpkı memurun, işçinin yılda iki defa ikramiye alması gibidir. Kur-an’da bunun en güzel ayeti “korkma ve üzülme” ayetleridir. “La tahzen” ayeti de bunu ayrıca tesciller.
Kulluk hakkımızı kullandıkça evrenin sahibi bize yeni açılımları da ikram eder. Çünkü aç olan kimse tekâmül eder. En büyük kulluk hakkı hür bir şekilde düşünebilmektir. Aklını kullanmaktır. Allah c.c düşünme iradesine hiçbir şekilde müdahale etmez. Toplum kanaatine göre; yaşam hakkı , kulluk hakkı olarak görülür ama esasında verilen tüm özgürlükler kul hukukuna aittir. Hak ve hukuklarının farkında olan insan daha verimli ilerler. Tekâmül etmek en temel kulluk hakkıdır mesela. Farkında olduğumuz andan itibaren kulluk haklarımız da hep devrede olacaktır. Bu bize yeni bakış açıları kazandırır.”

Evet, bunu dinlediğimde açıkça anlamamıştım. Aslında güzel sözler söylemişti. Bunlar tasavvufi manaları olan özlü sözlerdi. Ama bir hafta sonra yanına gittiğimde ne demek istediğini daha açık anladım. Osman amcanın dükkânında geçen hafta gelen o köylü amcayı gördüm. Yüzü gülüyordu. Daha ben sormadan Osman Amca anlatmaya başladı: “İşte Fahri oğlum, bu kardeşimiz sahip olduğu tarladan şikâyet ediyordu. Kıraç yani susuz diyordu. Fakat altında bir hazine olduğundan habersizdi. Gitmiş tarlasına artezyen kuyusu açtırmış şimdi tarlasından adeta altın çıkıyor. Su altın gibi hazinedir. Su o kadar bereketliymiş ki adeta tarlanın altında göl var. Yanındaki komşularının tarlalarına da bu suyu belli bir ücretle satıyor. Hem tarlasını suluyor. Hem de sudan para kazanıyor. . İşte Allah’ın ona verdiği akıl nimetini güzelce değerlendirdi. Çalıştı, kazandı ve şükretti. Şükrederse Allah daha da artırır. İşte kulluk hakkı budur. “

KISACA:

Şâyet Allah’a (gerçekten) inandıysanız ve O’na teslim olmuş iseniz, artık ancak O’na güvenip dayanın….” {Yunus Suresi Ayet – 84}

“Kuşkusuz Rabbimiz çok bağışlayan ve şükrün karşılığını verendir…” {Fatır Suresi Ayet – 34}

” Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. ” Yunus 22

“Size kendi içinizden ayetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendini ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. ” A’raf 35

2 thoughts on “Hazinenin üstünde oturup hazineyi görememek

  1. Hatırlatmalar için teşekkür ederim,
    Allah”ü teala birçok ayetlerinin sonlarında siz hiç düşünmez misiniz, hiç akıl etmez misiniz diye de bizleri uyarıyor.
    Bize sadece düşünüp Rabbimizin verdiği aklı kullanmak kalıyor vesselam.

  2. Çok güzel bir açıklama olmuş inşallah sizler gibi kullar hayatımızdan eksik olmaz ve bizlerde aydınlarız sayenizde ALLAH RAZI OLSUN.

Polat için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website