Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Hikayemiz ünlü bir künefe dükkanında geçiyor. Burası o kadar marka olmuş ki, insanlar orada bir porsiyon künefe yiyebilmek için sırada beklemeyi bile göze alıyor. İşte bu yüzden burası sabahın ilk ışıklarına kadar açık.  Bu iş yerinde 20’ye yakın garson çalışıyor. Ben de zaman zaman buraya uğruyor, burada  çalışanlara küçük dokunuşlarla eğitim vermeye gayret ediyorum. Geçtiğimiz günlerde üst katta oturdum, hem limonlu sıcak suyumu içiyor, hem de salonun birazcık sakinleşeceği zamanı bekliyordum.

Salon epey sakinleşmişti artık. Sadece orta yaşlı  beyefendi ile eşi olduğunu tahmin ettiğim bir hanımefendi masada  hesabı bekliyorlardı. Daha doğrusu ben öyle sanmıştım. Çünkü tatlıları bitmiş, kasaya doğru bakıyorlardı. Birden iyi giyimli ve konuşmasından İstanbul beyefendisi olduğu anlaşılan kişi gayet nezaketle kasaya yaklaştı ve hesabı istedi. İşletme sahibi de hesap pusulasını iki künefe iki çay diye uzattı. Hesaba bakan, müşteri,  güler yüzle hemen kasanın yanında bahşiş bekler gibi duran garsona baktı ve ” İyi de sanırım bir yanlışlık olacak, biz evet çay istedik ama deminden beri beklememize rağmen çayımız gelmedi. Biz sadece tatlı yedik”. Garson birden hatırladı ve kıp kırmızı oldu. Sahi ya, çay istemişlerdi. Garson sipariş fişine yazmış fakat getirmeyi unutmuştu işte. İşletme sahibi de acı bir tebessümle müşteriden özür diledi.

 

Müşteri konuşkan biriydi, yavaş yavaş ve güler yüzle şöyle bir konuşma yaptı:

“ Benim mesleğim de esnaflıktır. Ben küçük esnaflıktan geldim. Şu anda büyük bir tekstil firmasının sahibiyim. Ama geldiğim yeri iyi bilirim. Biz tezgâhtarlıktan yetişmeyizdir. Dükkânımıza gelen müşteriyi, müşteri olarak görmemeyi bize büyüklerimiz öğrettiler. Mutlaka mal satalım diye değil, mutlaka güler yüz gösterelim diye yetiştirildik. Ayrıca ikinci öğrendiğimiz şey ise müşterinin neye ihtiyacı olduğunu öğrenip ona gerçekten ihtiyacı olan ürünü vermektir. Eğer böyle yaparsanız o müşteri artık sizin gerçekten sadık müşteriniz ve velinimetiniz olur.  Akıllı bir garson bir bardak çay hizmetinden bile bahşiş almayı bilir. Akıllı garson zorla değil, dili ve güler yüzü ile bahşişi her zaman kapar.  Bunun içinde önce işini sevecek. Hangi iş olursa olsun, eğer işinizi sevmiyorsanız o işi hakkı ile yapamazsınız. Garsonluk da tezgâhtarlık gibidir, insana burada da hizmet vardır. Zaten dinimizin de bunu söylediğini rahmetli büyükbabam bize küçükken hatırlatırdı. “ İşinizi güzel yapın Allah işini güzel yapanları sever.”(Bakara 195)  Garson kardeşimiz belki de bize getireceği bir porsiyon tatlıyı ve iki bardak çayı küçük gördü, buradan bahşiş çıkmaz dedi, işini de ciddiye almadığı için unuttu gitti. Yine bize yaşanması için gönderilen kitabımızda  “… Hiçbir işi küçük görme der, “Ey iman edenler! Hiçbir insan başka insanları alaya alıp küçümsemesin…”(Hucurat 11)

İki porsiyon yeseydik bize fazla gelecekti, artacaktı. Önemli olan az da olsa lezzeti almaktır. Biz de onu aldık, güzel bir ortam var, tatlınız da gerçekten çok güzeldi. Ama müşteriye hizmet noktasında biraz daha dikkat etmenizi,  daha doğrusu çalışan garson kardeşlerimizin daha dikkatli olmalarını tavsiye ederim. Zira burada hem rızklarını hem de güler yüzle hizmet edip, müşterileri memnun ettikleri için sadaka kazanıyorlar. …”

Evet, yukarıdan benim gözlemlediklerim ve duyduklarım bunlardı. Ben de oraya eğitim için gelmiştim ama bu müşterinin verdiği eğitim ne kadar hayatın içindendi, harikaydı, kendisine aşağıya inip teşekkür ettim. İşletme sahibi de özür kabilinden  künefenin parasını almak istemedi. Ama o tecrübeli kibar beyefendi  öyle ilginç ve şaşırtıcı bir şey yaptı ki en etkileyicisi de buydu sanırım. Yedikleri künefenin parasını ve biraz daha fazla miktarda “bahşiş”, kutusuna atmıştı.  Evet, ne kadar güzel bir eğitim metodu değil mi?

Kısaca: Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez. Gülümsemesini bilmek, iki cihan mutluluğuna sebep olur. Bizlerde dünyada birer garson değil miyiz? Hepimizin ayrı ayrı görevi var, eşimiz, çocuklarımız, öğrencilerimiz vb. O zaman esas bahşişi kim verecek? Elbette Rabbimiz. Ne diyor Zilzal Suresinde: ” zerre kadar hayır işleyenin”  karşılığını ben vereceğim.  Mükâfatın en güzeli, Allah katındadır,” demiyor mu Rabbimiz .(Ali İmran 195) Öyleyse tebessümü eksik etmeyelim yüzümüzden işimizi sevelim.

“Ey Muhammed! Allah’ın rahmet eseri olarak sen onlara karşı yumuşak davrandın! Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.”(Ali İmran 159)

” Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır.”(Bakara 263)

“Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.”(Taha 44)

2 thoughts on “Akıllı garson bahşişi kapar

  1. Çok güzel ve iyi örnekler vererek, karınca kararınca dahi olsa. Pek çok kişilere zarif bir şekilde güzel ahlak dersleri de veriyorsunuz.
    bu yazılar ulaşabildiği yerlerde milletini vatanını ve dinini sevme ve daha içten olarak iyi insanlar olma ve yanlışlarını düzeltme imkanı veriyor.
    Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürdüğü gibi, sadece bir kişiyi dirilten de (gafletten uyandıran ve güzel ahlaka kavuşturan da) bütün insanları müteselsil olarak uyandıracak kişilere vesile olup, diriltmiş gibi olur İnşallah
    Teşekkürler

  2. Sadece ticaret erbabı değil tüm insanların bu hikayeden hisse almaları mümkün.

    Yaptığı işi önemsemek ne büyük bir erdem ki çok az kişi bunu yapıyor maalaesef.

    Güzel paylaşımınız için teşekkürler.

Ahmet Doğan Şimşek için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website