Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Genç adam eşi ile birlikte bir cumartesi günü ünlü  Mısır Çarşısına gitti. Amaçları bu tarihi çarşıyı gezmek ve eşi hamile olduğu için onun istediği kuru kayısıdan bir miktar almaktı. Çarşıyı dolaşırken buraya gelmek için isabetli karar verdiklerini düşündüler. Çünkü hem tarihi bir çarşıyı görmek imkanı buldukları gibi hem de birçok kuru yemiş çeşitlerinin satıldığı kuru yemiş dükkanlarından zevkli bir alışveriş yapacaklardı.

Hayran hayran gezerken önlerine ilk çıkan kuru yemiş dükkanından yarım kilo kayısı almak istediklerini söylediler.  Tezgahtar oldukça tecrübeli olduğu konuşmasından belli idi. Kayısının önce faydalarından söz ettikten sonra, istedikleri yarım kilo kayısıyı tartarak verdi.  Satıcı daha sonra makineli tüfek gibi hızlı bir şekilde konuşmasına devam ederek,  arzu ederlerse kayısının içerisine ceviz veya fındık ilave de edebileceklerini, eğer cevizle yenilirse daha da faydalı olacağını söyledi. Genç adam eşine bakarak ne dersin diye sordu, eşi başıyla onay verdi.  Satıcı cevizli kayısıyı tartıp teslim ederken elinde bir paket daha uzattı genç çiftlere :  “ Bu da içi hem cevizli hem de üstü çikolata ile kaplanmış çok daha özel bir kayısıdır. Bunun da lezzeti harikadır. Arzu ederseniz bundan da vereyim,” dedi.  Genç adam çikolatayı çocukluğundan beri çok severdi. O da gülerek olsun içi cevizli üstü çikolatalı olsun dedi. Bir miktar da ondan aldılar. Ellerinde üç paket kayısı olmuştu.  Tam kasaya doğru gidip ödemeyi yapacakken tezgahtar gayet rahat bir şekilde : “ Efendim, Hindistan cevizi de insanlar için faydalıdır. Hele çikolatanın üstüne dökülürse lezzeti harikadır. Arzu ederseniz içi cevizli üstü çikolata kaplı ve onun da üstüne Hindistan cevizi serpilmiş kayısılarımız var. Ondan da az bir miktar vereyim mi?” diye sordu.  Genç adam ne diyeceğini şaşırmıştı. Sade kayısı almıştı, içi cevizli kayısı almıştı. Çikolatalı kayısı almıştı, şimdi de üstü Hindistan cevizli kayısı vardı. Alsam mı acaba diye içinden düşündü.  Birden, “Olsun canım ondan da alalım evde dursun,” dedi, tezgahtara. Bir miktar da ondan aldılar.  Tam cebinden para çıkartıp toplam alışveriş miktarı kadar ödemeyi yapacakken bu sefer kasada duran kişi tebessüm ederek,  bu kadar çeşitli kayısıları koyacakları küçük bölümleri olan bir tepsi gösterdi. Farklı bir tasarım olduğunu, almalarını tavsiye etti.   Bu sefer eşi tepsiyi görünce çok beğendi: “Misafire ikram ederken hoş olur onu da alalım” dedi eşine.

Genç adam Mısır Çarşısından çıkış kapısına doğru giderken oldukça şaşırmıştı. “Yahu” dedi, kendin kendine
“Sadece yarım kilo kayısı almaya gelmiştik buraya. Şimdi elimizde sade, cevizli, çikolatalı ve Hindistan cevizli kayısı var.  Üstelik hiç de ihtiyacımız olmadığı halde birde kuru yemiş tepsisi de aldık.”
Mısır Çarşısının çıkış kapısında onları tanıyan baba dostu Talat Usta ile karşılaştılar. Çarşının girişinde küçük bir tuhafiyeci dükkanı vardı. Düğme, iplik kurdele satardı. Dükkan küçük ama adeta tekke gibiydi. Onu sevenler gelir, onun manevi sohbetlerinden istifade ederlerdi. Artık kaybolan İstanbul beyefendilerinden. Talat Usta iki genç evli çiftçi dükkanına buyur etti ve hemen oracıkta kendi hazırladığı sıcacık ıhlamurları ikram ettikten sonra, daha onlar bir şey demeden konuşmaya başladı:
“ Sevgili gençler dünyada da bir Mısır Çarşısı gibidir. Çarşıya tek bir şey almak için çıkarsınız ama çarşının kokusu, süsü, tezgâhtarın dili, vitrinin ışıltıları, satılan ürünlerin değişik renkleri sizi hiç de düşünmediğiniz şeyleri almaya sevk eder.  Kuran-ı Kerim bakın bunu ne güzel anlatır sevgili gençler: İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel ve süslü göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.(Hicr Suresi 39.ayet) Allah’ın süslemesi ile şeytanın süslemesi arasında elbette amaç farkı vardır. Ama bakın Allah başka bir surede bunu ne güzel ifade ediyor: “… Ve böylece Allah’ın haram kıldığını helal kabul ederler. Kötü işleri onlara süslü, güzel gösterildi. Allah kâfir topluluğu hidayete erdirmez.”(Tevbe, 9/37). Sevgili gençler, dünyadan ayrılırken Mısır Çarşısından ayrılır gibi ayrılmamak istiyorsak. Muhlisin olacağız. Yani ihlaslı, samimi bir kul olursak ancak, huzurlu bir hayat süreriz. Aksi taktirde hayatın nasıl geçtiğinin farkına bile varmayız. “

 

KISACA:
Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterip şöyle demişti: ‘Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de yanınızdayım.”(Enfal, 8/48).

“Biz ahirete iman etmeyenlere yaptıkları işleri süsledik, o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalayıp dururlar.”(Neml, 27/4).

Ebü Said (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalatü vesselâm) buyurdular ki: “Dünya tatlı ve hoştur. AIIah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır.


Sehl İbnu Sa’d es-Sâidî radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gün) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Resülü! Bana öyle bir amel gösterin ki, ben onu yaptığım taktirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin” dedi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: “Dünyaya rağbet gösterme, Allah seni sevsin, insanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin!” buyurdular.” 

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website