Taptuk Emre, kendisi bir derya çünkü Yunus Emre’yi yetiştirdi

Hazırlayan: Fahri Sarrafoğlu

Bir öğretmen düşünün ki yetiştirdiği tüm öğrenciler bilim adamı oluyor, sanatçı oluyor, zanaatkar oluyor, bakan oluyor, başbakan oluyor.  Halk içinde görünen o yetişen kişi olsa da hak yanında esas olan onu yetiştiren hoca-öğretmenin değeri daha öndedir. Bugün sadece Türkiye’de değil tüm dünyada da tanınan bilinen bir Yunus Emre Hazretleri var. Peki, Yunus Emre’nin bu kadar bilinmesindeki sır nedir? Onu Taptuk Emre gibi bir zatın yetiştirmesidir. İşte Taptuk Emre böyle bir zattır. Tıpkı her padişahın arkasında mutlaka bir Lala’nın olması da böyledir. Her padişahın da bir lalası bir mürşidi vardır.  Taptuk Emre’nin büyüklüğü yetiştirdiği talebelerin tüm Türkiye’de ve dünyada tanınmasından gelmektedir.  Hoca Ahmet Yesevi de büyük bir hakikat yolcusu, onun yetiştirdiği Taptuk Emre ve onun da yetiştirdiği Yunus Emre büyük şahsiyetler hepsi.  İşte detaylar:

Taptuk Emre-Nallıhan Türbesi

HAKİKAT YOLCUSU YETİŞTİREN BİR EĞİTMEN
Tapduk Emre, kesin olmamakla beraber 1200 ile 1300’lü yıllar arasında günümüzde Aksaray olarak adlandırılan İç Anadolu bölgesinde yaşamıştır. Tapduk Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna ile aynı çağda yaşamıştır. Tapduk Emre ile ilgili bilgiler oldukça azdır. Hâlbuki Tapduk Emre, Yunus Emre’nin hocasıdır. Yunus Emre gibi bir Ulu şahsiyeti yetiştirmiştir. Bu manada o, dergâh sahibi bir pir, rehber ve mürşittir. Büyük ihtimalle Yunus Emre kadar gelişen olmasa da, o başka aydınlatıcılar, gönül erenleri yetiştirmiştir.

Tabduk Emre, bir 13 . yüzyıl sufisidir. Hoca Ahmet Yesevi çizgisine bağlıdır. Hoca Ahmet Yesevi’nin yetiştirdiği binlerce müridinden birisidir.  Orta Asya’dan gelen Sinan Efendi yahut Ata Sinan isimli bir şeyh tarafından irşad edilmiştir. Anadolu’da Sakarya vadisindeki Karanlık Dere’de (Bugünkü Emrem Sultan Köyü) yaşamıştır. Alperenlerin ulularındandır. Burada bir Dergâh kurarak müritlerine bir yandan manevi eğitim vermiş, bir yandan da çiftçilik ve hayvancılık yaparak burayı üretim merkezi hâline getirmiştir. Daha sonra, Nallıhan yöresinde Tabduk adına bir zaviyenin kurulmuş, bu zaviyeyle ilgili olarak Nallıhan’ın Kozlu Köyü’nde vakıf tesis edilmiş olması ve Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa tarafından bu vakfa yardımlar yapıldığını gösteren belgelerin varlığı Tabduk Emre’nin ne kadar sevildiğini göstermektedir.

NEDEN TAPTUK İSMİ?
Tabduk kelimesi Erzurum yöresindeki söyleyişiyle “Taptak” şeklinde düşünüldüğünde mecazen “temiz gönüllü”, yine Mehmet Tahir’e göre “abid, tapan” anlamına gelmektedir. Hacıbektaş’la, Taptuk Emre arasında ilginç diyaloglar yaşanmıştır. Hacı Bektaş, Anadolu’ya gelir ve Kırşehir’in Sulucakarahöyük köyüne yerleşir. Anadolu’daki bütün erenleri Kırşehir’e davet eder. Emre hariç bütün erenler, Kırşehir’e giderler. Emre “Ben nasibimi aldım. Der ve davete uymaz ama Hacı Bektaş’ın ısrarı ile gider.Gelmeyişinin sebebi sorulduğunda “Erenler Meclisinde bir gün perde aralığından bir el uzandı ve bize nasibimizi verdi.” der.” O eli görsen tanır mısın? Diye sorulduğunda, ”Elbette, ayasında yeşil bir ben vardı, bir ordunun içinde görsem tanırım o eli. Der. O zaman Hacı Bektaş elini Emre’ye uzatır yeşil beni bu elin içinde gören Emre, hayretler içinde “Taptuk Sultanım! Diye bağırmaya başlar. Taptuk’un anlamı “aradığımı buldum” demektir. Aradığı kişinin yanında olduğunu anlar günden sonra, Emre Şeyh’in adı “Taptuk Emre” diye anılır.
TAPTUK EMRE’DEN GÜNÜMÜZE MESAJLAR:
·     Adalet, herkes için vardır. Ben peygamberim, demek yok. Al sopayı eline, vur ne alacağın varsa. Vur, hak yerini bula. Vur, adalet ola. Eğer, bir yerde adalet yıkılırsa, orada nizam da bozulur, ahlak da bozulur.

·         Hakk’tan gelen bütün sözler aslında insana bir tek şeyi öğütler. Kendine bir ayna bul, aynada bir kusur görür isen aynayı kırma. Kusuru kendinde bil. Aynanın ne günahı vardır bre gafil?

·         Dergâhımıza ölüler değil, diriler gelir, Yunus. Kimi olmaya kimi ölmeye gelir. Olmak için de ölmek için de diri olmak gerekir.

·         El işler, gönül eyler. Gönlü yatkın olanın tutamayacağı iş yoktur. Yeter ki gönülden yapsın işi.

·         Mürid, irade kökünden, iradesini Hakk’a teslim eden, kendini hiçe sayan, bir Yaradan’ı tanıyan, O’nu bilen kişi demektir. O vakit cümle varlık müriddir. O vakit kaldır postu aradan, çıksın ortaya Yaradan. Mürid, teslim olan kişidir. Ama bu teslimiyet gönülden. Dinimiz İslam da teslim olmak değil midir? Rabb’in manası nedir? Terbiye edici. Öyleyse mürid, tam gönül kabulü ile teslim olacak. Eee, Ali olmak kolay mıdır öyle? Neden cümle tarikatın silsilesi varır, ona dayanır sanırsınız? Çünkü o, âlemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Efendimiz’in öz ve öz mürididir de ondan. Teslimiyet denen şey, Hz. Pir’in Efendimiz’e takındığı haldir. Terbiye de odur. Tarih kitaplarında yazdığı gibi, onun kahramanlığı savaş meydanlarında düşmana karşı yaptığı cenkten değil, onun asıl kahramanlığı Hakk meydanında nefsiyle yaptığı cenktendir.

·         Tarla demez ki üstümdeki elmadır, dikendir. Hakikat gibi işte. Suyu verirsin tarlaya, o suyla diken de büyür elma da. Su ayırmaz, suda öyle bir bereket var ki, diken de nasiplenir, gül de. Hakikat de böyle bir sudur işte. Onun bağrında gül de büyür, diken de. Öyle bir gıdadır ki herkes, her şey nasibini bulur onda.

Kaynak: https://www.sozunenguzeli.com/unlu-sozleri/tapduk-emre-sozleri-tapduk-emreden/.html

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website