Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Ali Bey, iş için Ankara’ya gidecekti, hem biraz düşünmek hem de epeydir düşündüğü tren yolculuğunu denemek istiyordu. Hızlı trenden bilet aldı ve  hareket saatinden önce Pendik İstasyonuna ulaştı.  Ankara’ya gidecek olan kendi trenini buldu ve güzelce yerleşti. Sakin ve güzel bir yolculuk olacak diyordu içinden.  Gözünü kapatmış, trenin hareket etmesini bekliyordu. Gece yolculuklarını severdi, trenin sesi ona ninni gibi gelirdi. Ve tren hareket etti. Gerçekten de trenin sesi, içerinin loş ışığı,  ona tam uyuma vaktinin geldiğini söylüyordu sanki. Oturduğu koltuğu arkaya doğru yatırdı ve kollarını da göğsüne getirip bağlayarak uyumaya başladı. Uyumaya başlarken de birden hanımının söylediği bir söz aklına geldi ve hafifçe gülümsedi. Eşi ona, “sana uzaktan yastığı göstermek yeterli hemen de uykuya dalıyorsun,” demişti. Gerçekten öyleydi Ali Bey. Daha koltuğa kafasını koyar koymaz hemen uyumuştu… Ve gözünü açtığında  hava aydınlanmış hatta aydınlatmaktan öte öğleye yaklaşmıştı. Aman Allah’ım ! Saatine baktı o da ne? Saat öğleye geliyordu.  Nasıl olur? Hızlı trene binmişti. Ankara’da olması lazımdı. Ama tren Sivas Garında duruyordu. Kafası allak bullak olmuştu. İstanbul’dan kalktı Ankara’ya gelecekti ama şimdi Sivas’taydı. Nasıl olurdu bu?  Etrafına baktı, vagonda kendisinden başka bir yaşlı teyze var ve ona bakıyordu.  Telaş ve panikle teyzeye sordu: “Teyzeciğim biz Ankara’ya gidecektik, sizi hatırlıyorum siz de Ankara’ya gidecektiniz ama şimdi Sivas’tayız. Gece ne oldu? Biz niye Ankara’da değil de Sivas’tayız. Hem diğer yolcular nerede?”

Yaşlı teyze tebessüm ederek Ali Beye önce sakin olmasını hatırlattı ve trenin makas attığını, yanlış makas yüzünden Ankara’ya değil Sivas’a geldiğini söyledi. Nasıl ya? Yanlış makas mı? Ankara neresi, Sivas neresi? Yolda o kadar istasyonlardan geçildi, Kırıkkale, Kayseri vb. En az on  istasyon geçmiş olmalı, hiç fark edilmedi mi?

Güngörmüş teyze, yine tebessüm ederek, tane tane konuşmaya başladı: ” Evladım baştan bir kere yanlış makas atıldı mı yapılacak bir şey yok ki? Makinist ne yapsın, treni geri mi döndürsün? Makinist sadece raylar üzerinde götürür. Tren rayları üzerinde makas atılmışsa siz Ankara’ya gideceğim derken gözünüzü Erzurum’da da açabilirdiniz.  O yanlış atılan makas düzeltilmeden tren Ankara’ya dönmez. Önce o yanlış makasın düzeltilmesi lazım.”

Ali Bey: “İyi de düzeltsinler, benim Ankara’da işim vardı. Şu an Ankara’da olmam gerekiyordu. Aman Allah’ım mahvoldum…”

Yaşlı Teyze, bu sefer biraz daha ciddileşerek: “İyi de evladım o makası sen attın,”  dedi.

“Ben mi attım?”

“Evet, evladım. Senin İstanbul’dan çıkıştaki niyetin neydi?  Ankara’ya gitmek, işini yapıp geri dönmekti. Güzel bir niyetin vardı. Ama sonra niyetin değişti. Ankara’ya herkesten önce gidip işi alacaktın, sonra etrafa hava atacaktın, sonra evine, eşine zarar verecektin. Yani güzel giden trene makas attın, kısaca niyetin değişti, niyetin kötüleşti. Kötüleşince Rabbimiz de senin kötü niyetine göre.  yani  istikamet üzere giden trene attığın makasa göre  bizi Sivas’a getirdi. Eğer niyetini düzeltir, tövbe edersen tren tekrar Ankara’ya döner.”

Ali Bey şaşırmıştı, evet ya iyi niyetle başlamıştı yola, ama yolda Ankara’da alacağı iş sayesinde ne kadar zengin olacağını, farklı bir çevreye gireceğini yakın dostlarına kendisinin ne kadar zeki olduğunu, başarılı olduğunu ispat edeceğini düşünmüştü. Utandı gözünü kapattı,  samimi bir tövbe ile ne kadar yanlış yaptığını anladı. ” Rabbim güzel niyetlerin karşılığını sen hemen  verirsin, samimi niyetime dönüyorum, beni istikametten ayırma. Bilmeyerek hem kendime hem de çevreme zarar verdim,” diye dua etti.

Duasını bitirdiğinde bir düdük sesi duydu. “Ankara! ” Kondüktörün “hızlı tren Ankara yolcuları insin. Ankara’ya geldik ”  sesini duydu. Ali Bey  gözünü açtı. “Şükürler olsun Ya Rabbim” dedi. Az önce yaşadıkları meğer rüyaymış. Tren Ankara’ya ulaşmış hem de tam vaktinde. Sabahın ilk ışıkları ve Ankara Garındaydı. Vagonda kimse var mı diye baktı, arka taraf da valizini toplayan yaşlı teyzeyi gördü. Göz göze geldiler. İkisi  birden birbirlerine tebessüm ederek baş selamı verdiler. Evet, insan niyetini değiştirirse, yani niyetini hayırdan şerre çevirirse istikamet üzerine giden kaderine de makas atmış olurdu. Bunu bu yolculukta açıkça anlamıştı. Duasını hiç unutmayacaktı. Her zaman iyi niyet ve istikamet üzere olmak ne güzeldi.

KISACA:

Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah’ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah’dan başka bir veli de bulunmaz.(Rad suresi 11.ayet)

 Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim diyecek. (Nebe-40)

De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamız’dır. Ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)

Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216)

“Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık” (Kamer Suresi, 49)

Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah’a göre kolaydır. (Fatır Suresi, 11)

Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. (Ölüm) belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandırılmaktayız.(Ali İmran 135)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*
*
Website